Fethiye'de Kent Telaşları...
+2
colt
melancholyoftherain
6 posters
:: Konuş :: Rastgele^^
1 sayfadaki 1 sayfası
Fethiye'de Kent Telaşları...
Fethiye’de sabahlar, masum bir kız çocuğunun dudağının kıyısına saklanmış hoş bir gülümseme gibi durur Mavi Kordon’da… İnsanı baştan çıkarıcı bir yanı vardır bu gülümsemenin... Hiçbir zaman fark etmeden ‘GÜNAYDIN’larınıza ortak ettiğiniz çay ile şekerin buluşmasıdır bu kentte sabahlar… Bu kentte daha sıkı dostlukları vardır simitçi çocuklarla günün ilk saatlerinin; sevenleri iyi bilirler izlemesi tiryakilik yaratır bu tadın kordonda… Çay bahçelerinde yapılacak olan bir kahvaltı Cemal Süreyya’yı haklı çıkartır türdendir çoğu kez; günün ilk gerçeği olan kahvaltının, mutlulukla mutlaka bir alakası olmalı…!?!
Yudumladığınız çayınıza ortakçı çıkar, kıskanır iyotun o içinize işleyen kokusu, karışıverir çayınıza size hiç sormadan. Derken tur tekneleri usulca veda ederler kıyıya, bir önceki günün akşamında usulca sokulup iplerini teslim ettikleri ve yürekten bağlandıkları telaşlı çımacı ile yaşadıkları vuslatın son bulduğunu bilmenin acısını taşırlar içlerinde. An gelir ve gündelik kaygılarına, ve akşamdan kalma düşlerinin peşine düşmek için yola düşmüş birkaç hızlı adımla önünüzden geçen insanları görürsünüz, dağılılar evrak masalarına, okul sıralarına, kepenklerini kaldırmaya geç kaldıkları dükkanlarına, iki yüzlü sohbetlerine, illaki kesin sınırlarla belirledikleri iş ortamlarına, teknolojinin tuşlarına…
Aslında en iyi liseli aşıklar bilirler, bu kentin yunusları ve martıları dedikoducu olurlar… Belki de bu nedenledir kuytu köşelerde sessizce oturarak denizi izlemeyi seçişleri, el ele tutuşmaktan korkarak… Başlarlar içlerinden birkaç dizeyi geçirmeye:
‘Martılar,
Kıyıdan hikayemize bulaşan kırıntılarımızı avlayarak,
_İNSAN_ denen hikayemize ilikleniyordu.
Biz,
Günün ter-u taze saatinde,
Kendimizi uzun yolculuklara çıkabilecek hafiflikte hissediyorduk…’
‘Deniz’i olmayan kentlerde yaşayanlar daha umutsuzlardır, çünkü deniz çıkıp gidebilme özgürlüğünü hissettirir insanlara ve bu özgürlüğü içinde yaşatan insanların ceplerinde taşıdıkları yedek umutları vardır hayata dair… Yüzü maviliklere bürünmüş bu kentin sokak aralarından umut toplar kirli sokak çocukları, günümüzde sokakta oynayabilmenin ne denli büyük bir şans olduğunu bilmeden… ‘Rağmen’ uyanır onlar güne, yaşları genç olsa da tura çıkan tekneler kadar yaşlı olan bedenlerini kaldırırlar meyve ağaçlarının altından ve güne geçiverirler bir çırpıda…
Her kentin bir sesi vardır en net sabah saatlerinde duyulan… Başınızı hala mavi kalmayı başarabilen gökyüzüne kaldırdığınızda kuşların sabırsız cıvıltılarını duyarsınız… Bu kentin sesi; martıların dedikodularından, sokakta oynayan çocukların kahkahalarından, balıkçıların ağlarını tamir ederken kopardıkları misinalardan, rüzgarın uğultusundan, telaşlı insanların ayak seslerinden, simitçilerin çığlıklarından ve gözleriyle konuşmayı öğenmiş liseli aşıkların bir daha buluşacaklarını bilseler de ayrılığa isyan eden sessiz çığlıklarından oluşur…!?!
…Ve her kentin kendine özgün bir kokusu vardır, sevgilinin ten kokusuna benzemesidir o kokuyu vazgeçilmez kılan… Başka kentlerin meydanlarında çırpınsa da kalplerimiz, aradan yıllar geçince aldığımızda aynı kokuyu, anılar çimdikler durur her yanınızı morartana dek ‘dön artık’ diyerek…
Bu kent; deniz, fesleğen, günlük, kekik, tarçın ve hüzün kokar…
Üstelik balkonlarına bile makyaj yapar bu kentin insanları, çeşit çeşit çiçeklerle bezedikleri bahçeleri gibi balkonlarını da rengarenk bezerler… Aslanağzı, begonya, küpeli, oya, mor salkım, sardunya, zakkum, gül, ceylangözü hatta lale bile dikerler saksılarına… Ve çiçeklerini suladıktan sonra bir türlü kurtulmayı beceremedikleri ağustos sıcağına ‘yeter’ dercesine dikerler gözlerini uzaklara yaşlı kadınlar…
Mavi Kordon’da akşamüzerinden, akşama geçişler kızıl bir sedeflik içinde olur… Size gül satmaya ya da fal bakmaya çalışan çingene kadınları, altı dil bildiği için hayrete düştüğünüz ayakkabı boyacısı ve günün son simitlerini satmaya çalışan çocuklar dahil olurlar masa muhabbetlerinizin en orta yerine… Yüksek sesli müziği, alkışları ve dans eden gençleriyle kordona dönerken tur tekneleri birden heyecanlanır martılar… Ve utanır kent ışıkları; kent geceye gömülmeye başladığında karabataklarla balıkların sevişmesine tanıklıklarından, sönüverirler birer birer…
Karanlık gizlemeye çalışırken sokak aralarının yalnızlığını, herkes usulca evine dağılırken, en çok sabahları çay kokularında kalabalıklaşır ve çay kokularını özler kentler… Çünkü çay kokularına katık edilen ‘GÜNAYDIN’lar yarınsıllık taşır yüreklerde ve herkesin birbirini tanımasının verdiği o garip rahatlıktandır ki; ‘YARIN’ da, her şeye rağmen 'UMUT'tur dillerde…
NOT: yıllar önce gittğim her kenti anlatacağım diye yazdığım bi serinin Fethiye ile ilgili bölümü... dango-san buraları sorunca paylaşmak istedim...
Yudumladığınız çayınıza ortakçı çıkar, kıskanır iyotun o içinize işleyen kokusu, karışıverir çayınıza size hiç sormadan. Derken tur tekneleri usulca veda ederler kıyıya, bir önceki günün akşamında usulca sokulup iplerini teslim ettikleri ve yürekten bağlandıkları telaşlı çımacı ile yaşadıkları vuslatın son bulduğunu bilmenin acısını taşırlar içlerinde. An gelir ve gündelik kaygılarına, ve akşamdan kalma düşlerinin peşine düşmek için yola düşmüş birkaç hızlı adımla önünüzden geçen insanları görürsünüz, dağılılar evrak masalarına, okul sıralarına, kepenklerini kaldırmaya geç kaldıkları dükkanlarına, iki yüzlü sohbetlerine, illaki kesin sınırlarla belirledikleri iş ortamlarına, teknolojinin tuşlarına…
Aslında en iyi liseli aşıklar bilirler, bu kentin yunusları ve martıları dedikoducu olurlar… Belki de bu nedenledir kuytu köşelerde sessizce oturarak denizi izlemeyi seçişleri, el ele tutuşmaktan korkarak… Başlarlar içlerinden birkaç dizeyi geçirmeye:
‘Martılar,
Kıyıdan hikayemize bulaşan kırıntılarımızı avlayarak,
_İNSAN_ denen hikayemize ilikleniyordu.
Biz,
Günün ter-u taze saatinde,
Kendimizi uzun yolculuklara çıkabilecek hafiflikte hissediyorduk…’
‘Deniz’i olmayan kentlerde yaşayanlar daha umutsuzlardır, çünkü deniz çıkıp gidebilme özgürlüğünü hissettirir insanlara ve bu özgürlüğü içinde yaşatan insanların ceplerinde taşıdıkları yedek umutları vardır hayata dair… Yüzü maviliklere bürünmüş bu kentin sokak aralarından umut toplar kirli sokak çocukları, günümüzde sokakta oynayabilmenin ne denli büyük bir şans olduğunu bilmeden… ‘Rağmen’ uyanır onlar güne, yaşları genç olsa da tura çıkan tekneler kadar yaşlı olan bedenlerini kaldırırlar meyve ağaçlarının altından ve güne geçiverirler bir çırpıda…
Her kentin bir sesi vardır en net sabah saatlerinde duyulan… Başınızı hala mavi kalmayı başarabilen gökyüzüne kaldırdığınızda kuşların sabırsız cıvıltılarını duyarsınız… Bu kentin sesi; martıların dedikodularından, sokakta oynayan çocukların kahkahalarından, balıkçıların ağlarını tamir ederken kopardıkları misinalardan, rüzgarın uğultusundan, telaşlı insanların ayak seslerinden, simitçilerin çığlıklarından ve gözleriyle konuşmayı öğenmiş liseli aşıkların bir daha buluşacaklarını bilseler de ayrılığa isyan eden sessiz çığlıklarından oluşur…!?!
…Ve her kentin kendine özgün bir kokusu vardır, sevgilinin ten kokusuna benzemesidir o kokuyu vazgeçilmez kılan… Başka kentlerin meydanlarında çırpınsa da kalplerimiz, aradan yıllar geçince aldığımızda aynı kokuyu, anılar çimdikler durur her yanınızı morartana dek ‘dön artık’ diyerek…
Bu kent; deniz, fesleğen, günlük, kekik, tarçın ve hüzün kokar…
Üstelik balkonlarına bile makyaj yapar bu kentin insanları, çeşit çeşit çiçeklerle bezedikleri bahçeleri gibi balkonlarını da rengarenk bezerler… Aslanağzı, begonya, küpeli, oya, mor salkım, sardunya, zakkum, gül, ceylangözü hatta lale bile dikerler saksılarına… Ve çiçeklerini suladıktan sonra bir türlü kurtulmayı beceremedikleri ağustos sıcağına ‘yeter’ dercesine dikerler gözlerini uzaklara yaşlı kadınlar…
Mavi Kordon’da akşamüzerinden, akşama geçişler kızıl bir sedeflik içinde olur… Size gül satmaya ya da fal bakmaya çalışan çingene kadınları, altı dil bildiği için hayrete düştüğünüz ayakkabı boyacısı ve günün son simitlerini satmaya çalışan çocuklar dahil olurlar masa muhabbetlerinizin en orta yerine… Yüksek sesli müziği, alkışları ve dans eden gençleriyle kordona dönerken tur tekneleri birden heyecanlanır martılar… Ve utanır kent ışıkları; kent geceye gömülmeye başladığında karabataklarla balıkların sevişmesine tanıklıklarından, sönüverirler birer birer…
Karanlık gizlemeye çalışırken sokak aralarının yalnızlığını, herkes usulca evine dağılırken, en çok sabahları çay kokularında kalabalıklaşır ve çay kokularını özler kentler… Çünkü çay kokularına katık edilen ‘GÜNAYDIN’lar yarınsıllık taşır yüreklerde ve herkesin birbirini tanımasının verdiği o garip rahatlıktandır ki; ‘YARIN’ da, her şeye rağmen 'UMUT'tur dillerde…
NOT: yıllar önce gittğim her kenti anlatacağım diye yazdığım bi serinin Fethiye ile ilgili bölümü... dango-san buraları sorunca paylaşmak istedim...
melancholyoftherain- Yararlılık Puanı : 2312
Mesaj Sayısı : 1788
Yaş : 41
Nerden : burası neresi sen kimsin? :D
Hobi : Fotoğraf
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
alıntı yapmadığına göre bu sözler senin olabilir mi? zaten kıskanıyordum şehrini, bi de üstüne bu kadar güzel anlatmak zorunda mıydın? birkaç defa daha okumam gerek. bir şehir en güzel insanlarıyla anlatılabilir diye düşünürdüm hep. en iyi göstergeler onlardır çünkü... Görünmez Kentler'i hatırladım biraz, "kentler ve Göstergeler"... ah, depresyonluk anılarım depreşti.
not: ama ben yazarken "not" yoktu
not: ama ben yazarken "not" yoktu
En son colt tarafından Ptsi 28 Haz. 2010 - 1:34 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi (Sebep : not)
colt- Yararlılık Puanı : 1747
Mesaj Sayısı : 1116
Yaş : 42
Nerden : Ankara
Lakap : desesperado
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
ilave etmek istedim sadece, bir de direkt elimdeki dosyadan kopyalayıp yapıştırınca yazılar çok kaymıştı onları ayarladım... ne bileyim hemen okuyacağını colt-kun evet bu sözler benim ama altındaki tarih 2003... hem benim hem nostaljik yani bana da hatıraları vermedi desem yalan olur...
melancholyoftherain- Yararlılık Puanı : 2312
Mesaj Sayısı : 1788
Yaş : 41
Nerden : burası neresi sen kimsin? :D
Hobi : Fotoğraf
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
uuuuuuu çok güsel olmuş yaa! aman Allah'ım iyi ki sormuşum eline sağlık rain -ya da değişik bişey mi bulsam cidden- aslında özel değilse serinin diğer bölümlerini de eklesen çok hoş olurdu
magical mystery dango-san- Yararlılık Puanı : 681
Mesaj Sayısı : 412
Yaş : 32
Nerden : Aniase-İstanbul arasında zikzaklar çizmekte
Hobi : boş ver yaf
Lakap : dango-chan
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
evet ben de onu dicektim yav özel değilse gerisini de duymak isteriz çok mükemmel oftherain ya. İnşallah devamı geliyordur hala?
LuluNatu- Yararlılık Puanı : 3880
Mesaj Sayısı : 2289
Yaş : 30
Nerden : Aniasé ~ İstanbul
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
hımmmm yazılarımın çoğunu pc ye hiç geçirmedim, bu kadar talep geleceğini nereden bileyim ama ders aralarında ufak ufak yazarım madem
melancholyoftherain- Yararlılık Puanı : 2312
Mesaj Sayısı : 1788
Yaş : 41
Nerden : burası neresi sen kimsin? :D
Hobi : Fotoğraf
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
Beklemedeyiz...
colt- Yararlılık Puanı : 1747
Mesaj Sayısı : 1116
Yaş : 42
Nerden : Ankara
Lakap : desesperado
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
evet ben de bekliyorum
LuluNatu- Yararlılık Puanı : 3880
Mesaj Sayısı : 2289
Yaş : 30
Nerden : Aniasé ~ İstanbul
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
haaaaydi bakalım ben de
magical mystery dango-san- Yararlılık Puanı : 681
Mesaj Sayısı : 412
Yaş : 32
Nerden : Aniase-İstanbul arasında zikzaklar çizmekte
Hobi : boş ver yaf
Lakap : dango-chan
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
o zaman tahminen bugün yarın yapacağım şeyi daha çok beğeneceksiniz diyeceğim ama ne olduğunu söylemeyip heyecan ve merak uyandıracağım
melancholyoftherain- Yararlılık Puanı : 2312
Mesaj Sayısı : 1788
Yaş : 41
Nerden : burası neresi sen kimsin? :D
Hobi : Fotoğraf
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
gerçekten güzel ve -nası desem- senden gelmesi beni şaşırtmayan bi yazı olmuş ,
yazıyı okuduktan sonra seni kendime biraz daha yakın hissettim be yağmurum , iyiki bu seriyi yazmaya karar vermişsin..
yazıyı okuduktan sonra seni kendime biraz daha yakın hissettim be yağmurum , iyiki bu seriyi yazmaya karar vermişsin..
straw-hat- Moderatör
- Yararlılık Puanı : 415
Mesaj Sayısı : 1322
Yaş : 33
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
Sen böyle anlatınca Fethiye yollarına düşesim geldi. Ah ah koluna girip gezmek ne eğlenceli olurdu kim bilir Ellerine sağlık yağmur-sama, devamını sabırsızlıkla bekliyorum
elenium- *elenium*
- Yararlılık Puanı : 2171
Mesaj Sayısı : 2092
Yaş : 29
Nerden : İstanbul
Hobi : ANİMEEEE!!
Geri: Fethiye'de Kent Telaşları...
straw-hat demiş ki:gerçekten güzel ve -nası desem- senden gelmesi beni şaşırtmayan bi yazı olmuş ,
yazıyı okuduktan sonra seni
kendime biraz daha yakın hissettim be yağmurum , iyiki bu seriyi yazmaya karar vermişsin..
bunları duymak iyi geldi be volkanım...
elenium demiş ki:Sen böyle anlatınca Fethiye
yollarına düşesim geldi. Ah ah koluna girip gezmek ne eğlenceli olurdu
kim bilir Ellerine sağlık yağmur-sama, devamını sabırsızlıkla bekliyorum
eminim olurdu elen-chan... keşke gelebilsen...
melancholyoftherain- Yararlılık Puanı : 2312
Mesaj Sayısı : 1788
Yaş : 41
Nerden : burası neresi sen kimsin? :D
Hobi : Fotoğraf
:: Konuş :: Rastgele^^
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz